Yahudi Varlığı ile Hiçbir Siyasi, Askerî, Ekonomik, Diplomatik İlişki Kurulamaz

Yahudi Varlığı ile Hiçbir Siyasi, Askerî, Ekonomik, Diplomatik İlişki Kurulamaz

İslâm ümmeti bir vücudun azaları gibidir. Mademki Yahudi varlığı, ümmetin azalarından biri olan Filistin’i saran kanserli bir urdur, bu işgalci ve gaspçı varlığın tanınması, devlet olarak kabul edilmesi, ilişkilerin normalleştirilmesi ve herhangi bir şekilde ilişki kurulması kabul edilemez. Tarih boyunca düşman devletlerarasındaki ilişkileri düzenlemek için kullanılan devletler ve milletlerarası örf, “İsrail”in hiçbir meşruiyeti olmayan işgalci bir güç olarak kabul edilmesini, dışlanmasını ve izole edilmesini gerektirir. Sömürgeci Batılı devletlerin güdümünde olan yönetimlerin Yahudi varlığını tanımaları bu hakikati değiştirmediği gibi, bu işgalci varlığa meşruiyet de kazandırmaz. Bir yandan böyledir, diğer yandan Yahudi varlığının Filistin topraklarındaki sınır tanımaz zulümleri ve acımasız katliamları karşısında hâlâ onunla ilişkileri sürdürmek hiçbir insani değerle de açıklanamaz. Müslüman olmayan ülkeler açısından insanî, vicdanî ve ahlakî yönden bile sakıncalı olan bu durum, Müslümanların başındaki yönetimler için ise seçenek değil, İslâmî bir sorumluluktur. Fakat maalesef görüyoruz ki; gaddar ve hunhar Yahudi varlığının finansal ve askerî desteği başta ABD olmak üzere Batılı kâfir devletler tarafından karşılanırken, neredeyse tüm lojistik, hammadde ve nihaî ürün tedariki halkı Müslüman ülkeler tarafından karşılanmaktadır. Örneğin; Hayfa limanına giden gemilerin yarısından fazlası Mısır ve Türkiye’den yük taşıyan gemilerdi. Yine Yahudi varlığının özellikle savunma sanayiinde kullanılan çeliğin önemli bir kısmını Türkiye’den ithal ettiği, petrolün büyük kısmının Bakü-Tiflis boru hattının bağlandığı Ceyhan limanından gönderilen Azerbaycan ve Kazakistan petrolü olduğu bilinmektedir. Ayrıca barış, ateşkes ve arabuluculuk adı altında gizli ve açıktan yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütülmektedir. Yahudi varlığına sunulan bu kesintisiz destek, şer’an haram, siyaseten tehlikeli ve vicdanen gayri ahlakidir. Daha da ötesi Yahudi varlığının işlediği hunharca cürümlere suç ortaklığıdır. Bugün Gazze’de akan kan, sadece faili olan katil Siyonistlerin değil, onlarla ilişkilerini sürdüren tüm devletlerin ve yöneticilerin ellerindedir. Bu durumda Yahudi varlığı ile tüm diplomatik ilişkiler kesilmeli, diplomatik temsilcilikleri kapatılmalı, personeli sınır dışı edilmelidir. Türkiye’nin büyükelçisi de “istişare amaçlı” değil, kalıcı olarak çağrılmalı, ateşkes görüşmeleri, arabuluculuk gibi işgalci “İsrail”i meşrulaştıracak hiçbir girişime başvurulmamalıdır.

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *